Kayıtlar

Kapasiten Kadar Sorumlusun

Resim
                                                                                                                  Kapasiten Kadar Sorumlusun İnsan kendine verilenden sorumludur. Bu akıl olur, mal olur, güzellik olur, bilgi olur, olur da olur. Bize verilenlerden sorumluyuz kısacası. Kapasiten ne kadar genişse, belki de o kadar daha sorumlusun Yaratan'a karşı. Allah insanı verdiğinden imtihan eder. Bu sebeple kendini hiç bir manada başkasıyla kıyaslama! Kişi çok zenginse, malı doğru harcamayı, gereken kadar verip /vermediğinden sınava tabi, çok zeki ise bir kişi, zekasını doğru kullanıp/ kullanmadığından, güzelse; helal dairede yaşayıp /yaşamadığından, bilgili biri ise bilgisini paylaşıp /paylaşmadığından imtihana tabi tutulur. Bu noktada önemli olan verilen nimetlerin farkında olup, onu doğru yolda harcamak olduğu düşüncesindeyim. Nedir doğru yol? Herkese göre değişir tabi. İnsanın bir dini yaşantısı olmasa da vicdanen sahip olabileceği etik değerler vardır muhakkak. Her neyse hayat

Sıfır Beklenti

Resim
                                                                                                                                                                             Sıfır Beklenti Acaba çok şey mi bekliyoruz bu hayatta? neden çok şeyimiz olmasına rağmen tatmin olamıyoruz ? Mutsuz şirinler gibi dolaşıyoruz. Hep daha iyisi için hep daha fazlası için uğraşıyoruz? Bugünlerde huzurun kimseden bir şey beklememek olduğunu ve bu halin ne büyük haz verdiğini keşfettim. Bu bazen bir teşekkür bazen bir hal hatır sorma olsun. Basit beklentiler de dahil, beklemeyi bırakınca hafifliyor insan.  Yaptığımız her şeyi Allah'ın hoşnutluğunu gözeterek yapmanın gerekliliği dışında bir sorumluluğumuz yoktu halbuki. Ama şeytan veya nefis sağdan soldan insana çeşitli vesveseler  veriyor. Onları savuşturmayı bilmez, galeyana gelip ona uyarsak, Maazallah kaybedenlerden olmaz mıyız? Ki zaman zaman her birimiz düşebiliyoruz bu tuzaklara... Hayat o kadar kısa ki, üzülmeye ah etmeye değmez. Olanlara şükr

Kafaya Takmama Sanatı

Resim
                                             Kafaya Takmama Sanatı Aslında söylemesi kolay ama yapması çok zor bir eylemdir "kafaya takmama".  Belki tamamen başarılı olmak zordur ama mücadele etmek esastır. İ nsan belirli stratejiler geliştirirse bunu yapmak bir nebze kolaylaşır zannımca. Hem kısaca dini yönden hem de psikoloji ilminden faydalanarak konuyu ele almak isterim. Hayat inişli çıkışlı bir yoldur. Allah bir ayetinde "Biz insanı meşakkat, imtihan ve çile ile içli dışlı yarattık" Beled 4 diye boşa demiyor. Yani bize hayatın zor olacağı, imtihanların zor olacağı söyleniyor adeta. Ve en zoru da kalp yarasıdır ve insan en çok insandan aldığı darbelerden ötürü yara alır. Bunun bilincinde olduğumuzda herkes aynı dertten muzdarip, yani bu yaşadıklarım çok normal şeklinde düşünmeye başlıyor ve acı bir nebze hafifliyor. Bir yakınımızdan, arkadaşımızdan hoşumuza gitmeyen bir söz işittiğimizde, yapılacak en iyi şey o sorunu o an güzel bir dille önce doğru algılanıp al

Bu Zamanın Derdi Büyük

Resim
                                                              Bu Zamanın Derdi Büyük Bu zamanın derdi çok, sağlam bir psikoloji gerek. Her türlü saldırı var maalesef. Bir yandan yangınlar, bir yandan sosyal medyada kutuplaşmalar, siyasi kavgalar, korona tehditi, kadına şiddet haberleri, cinsel istismarlar, siber saldırılar  derken bir çok tehditle boğuşuyor günümüz insanı. Ya haberleri izlemeyi bırakacağız, ya da çok sağlam bir psikolojiye sahip olacağız. Bana kalırsa bugünlerde özellikle digital dünyada geçirdiğimiz vakti sınırlandırıp, rutin işlerimize odaklanmalı, hobilerimize vakit ayırmalı ve tabi ki de dualarımızı ve yardımlarımızı esirgemeden hayatımızı normalleştir meliyiz. Eğer elimizden fiili yardım yapmak geliyorsa muhakkak en iyi seçenek o olur. Ama eğer gelmiyorsa yapanlara dua etmeli, sosyal medya savaşlarından uzak durmalı, her habere, her paylaşıma inanmamalı,  kendi içsel gelişimimize odaklanmalıyız. Hangi düşünceden, siyasi görüşten olursak olalım, bu vatanı paylaştığ

Hayatın Amacı

Resim
                                                                      Hayatın Amacı Kimine göre hayatın amacı maddiyat sahibi olmak iken kimine göre hakikat arayışıdır.  Çeşitli felsefi akımlar ve dini oteriteler hayatın amacını farklı perspektiflerden açıklamaya çalışmışlardır. Ben burada kendi bakış açıma yakın olan dini değerlere uygun olan görüşü kısaca paylaşmaya çalışacağım. O zaman konuya ilgili ayetleri sunmakla başlayalım; Hadid 20:   Bilin ki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlatta bir çokluk yarışından ibarettir.  Tıpkı bir yağmur gibi ki bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar, bir de bakarsın ki sararmıştır, ardından da çer çöp haline gelmiştir.  Ahirette ise ya çetin bir azap yahut Allah'ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir. Mülk 2:   Hanginizin daha güzel davranacağınızı denemesi için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O güçlüdür,

Düştüğün Yerden Kalkacaksın

Resim
  Düştüğün Yerden Kalkacaksın ''Düşmek hiç ayıp değil kalkmasını bil Ve acele et önce, şu gözyaşını sil Düştüğün yer burası ve yükselişin yine buradan olacak. Bunun için önce gözündeki perdeleri aralayıp "hayret" e   uyanman gerek. Hayret'e uyanmak için önce varlığa, varoluşa, eşyaya, olaylara, hayata, insanlara, ağaca, kuşa, suya, toz tanesine alışıldık, bayat gözlerle, bilimin kafanı ve gönlünü buzdolabına koyan dondurucu tanımlarıyla bakmaman gerek. Düşünmek, düştüğün yerin farkına varıp düşmeden önceki yerinin düşünü görmek demektir. Yüksel ki yerin bu yer değildir Dünyaya gelmek hüner değildir'' demiş yusuf özkan özburun kitabında. Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biri, sizlere kitabından bir derleme sunmak isterim. Doğu-Batı Tasavvurunda sunulan dünya görüşü ve insan modeline göre bir ayrışma vardır. Bu ayrışmayı kitapta çok güzel özetlemiş yazar, "Mitolojinin karşısında Esmaül-Hüsna'nın, Teslis'in karşısında Tevhid'in,  Ta

Bayram "Bayram" Olsun diye

Resim
  Bayram güzel bir fedakarlığın sonucu hissedilen coşku diye tabir edilebilirse de bayramı "bayram" yapmak bizim elimizde. Bugünlerde Kudüs için üzülüyoruz, dünyada Müslüman ülkelerin bir kısmı tepki bile vermiyorken, bizler elimizden gelen tepkiyi  sosyal medya aracılığıyla yapmaya çalışıyorken, dünyada diğer halklar bu zulme karşı sessiz kalıyorken,  bayramı maalesef ağız tadıyla yaşayamıyoruz.  Diğer bir taraftan; Bayramın hak edilmesi de bir mümin için en önemli unsurlardan biridir. Peki nasıl hak edilir bayram? Oruç hakkıyla tutulur, (sadece besinlerden belirli saatler uzak kalınarak değil tabii ki) boş söz ve davranışlardan uzak kalınarak,  hayatımıza anlamlı alışkanlıklar katarak, mesela anlayarak Kuran okumak, namazlarımızı daha içten bir hissiyatla kılmak, dualarımızda daha samimi olmak,  paylaşmanın tadına varmak, (ama en sevdiklerimizden vererek) bu gibi güzel hasletleri hayatımıza daimi olarak katarak devam ediyorsak; bayram gerçek manayla yaşanmış olur diye düşün